Zaman, hepimizin hayatımızın bir parçası olan, ama tam olarak ne olduğunu anlamakta zorlandığımız bir kavram. Zamanın ne olduğunu, nasıl ölçtüğümüzü, nasıl algıladığımızı ve nasıl etkilendiğimizi merak ediyoruz. Zaman, fiziksel bir gerçeklik mi, yoksa sadece zihnimizin bir ürünü mü? Zaman, sabit ve değişmez bir akış mı, yoksa esnek ve göreceli bir olgu mu? Zaman, herkes için aynı mı, yoksa farklı canlılar zamanı farklı şekillerde mi hissediyor?
Bu soruların cevaplarını bulmak için, zamanın frekansı kavramını incelememiz gerekiyor. Frekans, bir olayın veya bir döngünün belirli bir süre içinde kaç kez tekrarlandığını gösteren bir ölçüdür. Örneğin, bir saniyede titreşen bir ışığın frekansı, bir saniyede kaç kez yanıp söndüğünü belirtir. Frekans, genellikle Hertz (Hz) olarak ifade edilir. Bir Hertz, bir saniyede bir tekrar anlamına gelir. Yani, bir saniyede 10 kez yanıp sönen bir ışığın frekansı 10 Hz'dir.
Frekans, zamanla yakından ilişkilidir. Çünkü frekans, zamanın bir birimi olan saniye ile tanımlanır. Ayrıca, frekans, zamanın akış hızını belirleyen bir faktördür. Yüksek frekanslı bir olay, daha hızlı gerçekleşir ve daha kısa sürer. Düşük frekanslı bir olay, daha yavaş gerçekleşir ve daha uzun sürer. Örneğin, bir dakikada 60 kez çalan bir saat, bir dakikada 30 kez çalan bir saatten daha hızlı zamanın geçtiğini hissettirir.
Peki, zamanın kendisi bir frekansa sahip midir? Bu sorunun cevabı, zamanın ne olduğuna bağlıdır. Eğer zaman, evrenin temel bir özelliği ise, zamanın kendine özgü bir frekansı olabilir. Bu frekans, evrenin genişleme hızı, kozmik mikrodalga arka plan ışıması veya kuantum dalgalanmaları gibi bazı fiziksel süreçlerle ilişkili olabilir. Ancak, zaman, sadece zihnimizin yarattığı bir illüzyon ise, zamanın bir frekansı olmayabilir. Bu durumda, zamanın frekansı, algıladığımız olayların frekansı ile eşdeğer olabilir.
Bu noktada, farklı canlıların zamanı farklı şekillerde algıladıklarını söyleyebiliriz. Çünkü farklı canlıların, farklı olayların frekanslarına duyarlı olduklarını biliyoruz. Örneğin, bir sinek, bir saniyede 250 kez kanat çırpar. Bu, bir sineğin, bir saniyede 250 kare görüntü algılayabileceği anlamına gelir. Biz insanlar ise, bir saniyede yaklaşık 60 kare görüntü algılayabiliriz. Bu, bir sineğin, bizden daha hızlı ve daha detaylı gördüğü ve zamanı daha yavaş hissettiği anlamına gelir.
Bu örnekler, farklı canlıların, farklı biyolojik frekanslara sahip olduklarını ve bu frekansların, zaman algılarını etkilediğini gösteriyor. Bu frekanslar, canlıların metabolizma hızı, beyin aktivitesi, sinir sistemi, duyu organları, hormonlar ve genler gibi birçok faktöre bağlıdır. Bu faktörler, canlıların yaşam süreleri, uyku düzenleri, öğrenme kapasiteleri, davranışları ve kişilikleri gibi birçok özelliği de belirler.
Peki, biz insanlar, zamanı nasıl algılıyoruz? Bizim zaman algımız, sadece biyolojik frekansımızla mı ilgili, yoksa başka faktörler de var mı? Bizim zaman algımız, aslında çok karmaşık ve değişken bir olgudur. Çünkü bizim zaman algımız, sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik, sosyal ve kültürel faktörlerden de etkilenir. Örneğin, zamanın akış hızı, yaptığımız aktiviteye, duyduğumuz duyguya, bulunduğumuz ortama, yaşadığımız olaylara ve hatırladığımız anılara göre değişir. Bazen zaman çok hızlı geçer, bazen çok yavaş. Bazen zaman durur, bazen geriye gider. Bazen zaman bize doğru gelir, bazen bizi geride bırakır.
Bu nedenle, bizim zaman algımız, hayatımızın farklı evrelerinde de değişir. Gençlikte ve yaşlılıkta zamanı farklı şekillerde hissederiz. Gençlikte, zaman bize sonsuz gibi gelir. Çünkü hayatımız yeni başlamıştır ve önümüzde çok fazla seçenek, fırsat ve macera vardır. Ayrıca, gençlikte, daha çok yeni şeyler öğrenir, yeni deneyimler yaşar, yeni insanlarla tanışır ve yeni anılar ediniriz. Bu, zamanın daha yavaş ve daha dolu geçmesine neden olur. Yaşlılıkta ise, zaman bize çok kısa gibi gelir. Çünkü hayatımızın son evrelerindeyizdir ve önümüzdeki seçenekler daha güvenli, riski az atıla yakın durumlardır. Ayrıca, yaşlılıkta, daha az yeni şeyler öğrenir, daha az yeni deneyimler yaşar, daha az yeni insanlarla tanışır ve daha az yeni anılar ediniriz. Bu, zamanın daha hızlı ve daha boşa geçiyormuş hissine neden olur. Tabi ki herkes için geçerli değil burada durumu fark etmiş frekansını yükselten yaşlılığı hayatın bilgeliği olarak algılayan bireylere sonsuz saygılarımı sunuyorum.
Bu durum, biyolojik frekansımızın da değişmesiyle de ilişkilidir. Gençlikte, biyolojik frekansımız daha yüksektir. Çünkü metabolizma hızımız, beyin aktivitemiz, sinir sistemimiz, duyu organlarımız, hormonlarımız ve genlerimiz daha aktiftir. Bu, zamanın daha yavaş ve daha dolu geçmesine neden olur. Yaşlılıkta ise, biyolojik frekansımız daha düşüktür. Çünkü metabolizma hızımız, beyin aktivitemiz, sinir sistemimiz, duyu organlarımız, hormonlarımız ve genlerimiz daha pasifize çalışır. Bu, zamanın daha hızlı ve An’ın hemen tükenmesine neden olur.
Yaşlılıkta zamanın hızlı ve boşa geçiyor hissiyatı, bazı insanlar için üzücü ve sıkıcı olabilir. Ancak, bu durumu idrak ve tolere etmek için bazı yollar vardır. Örneğin, yaşlı insanlar, zamanı daha yavaş ve daha dolu hissetmek için, yeni hobiler edinebilir, yeni arkadaşlarla tanışabilir, yeni yerler keşfedebilir, yeni kitaplar okuyabilir, yeni filmler izleyebilir veya yeni oyunlar oynayabilirler. Bu şekilde, yaşlı insanlar, hayatlarının son dönemini daha mutlu, daha bilge ve daha anlamlı kılabilirler.
Bir başka yol da, zamanın frekansını yükseltmek için, beynin ve duyuların frekansını yükseltmektir. Bu, aikido, kung fu gibi disiplini ve felsefesi ön planda olan sanatlarla mümkündür. Aikido, beynin ve duyuların frekansını yükselterek, karşıdaki kişinin hareketlerini sanki ağır çekimde oluyormuşcasına hissederek, enerjiyi yönlendirme sanatıdır. Bu sanatı öğrenmek, oldukça disiplin gerektiren ve ruhsal olgunluk gerektiren bir durumdur. Ancak, uygun koşullar sağlandığında, aikido ile frekans yükselir ve insanlar, aura katmanlarına yaklaştıkları anda, ağır çekimde gibi hissederler. Bu, zamanın daha yavaş ve daha dolu geçmesine neden olur.
Zamanın frekansı, hayatımızı şekillendiren gizemli bir kavramdır. Zamanın ne olduğunu tam olarak bilemesek de, zamanın akış hızını etkileyen faktörleri anlamaya çalışabiliriz. Farklı canlıların, farklı biyolojik frekanslara sahip olduklarını ve bu frekansların, zaman algılarını nasıl etkilediğini anlatmaya çalıştım. Ayrıca, biz insanların, zaman algımızın, sadece biyolojik değil, aynı zamanda psikolojik, sosyal ve kültürel faktörlerden de etkilendiğini unutmamalıyız. Zaman, hepimizin kendine özgü bir deneyimidir. Zaman, hepimizin kendine özgü bir frekansıdır.
Frekanslarımızı düşüren olaylar nedir? Depresyon frekansına ne zaman düşerim? Frekansı yükseltmenin yolu var mıdır? Gibi soruları da kısaca bahsettiğim videomu sonuna kadar izlemenizi tavsiye ederim.
Bu yazıyı okuduğunuz için teşekkür ederim. Zamanın frekansı konusunda sizin de görüşlerinizi veya sorularınızı duymak isterim. Lütfen bana yazmaktan çekinmeyin.
İbrahim Küçükçınar
#ZamanınFrekansı #Frekans #Hertz #FrekansNedir #FrekansDüşüklüğü #FrekansYükseltme #FrekansınıYükselt #ZamanVarMı #ZamanYokMu #Zamanİlüzyonu #GençlikFrekansı #YaşlılıkFrekansı #DepresyonFrekansı #DepresyondanKurtulmak #DepresyonTedavisi #Depresyon
Comments